İstanbul Sözleşmesi
İçinde yaşadığımız modern çağda ülkeler, üst topluluklar vasıtası ile standart hukuki uygulamalar geliştirme ve istismara uğrayan insan topluluklarını geniş ülkeler toplulukları olarak standart uygulamalar vasıtası ile koruma altına alma çabalarını hızlandırmıştır.
Özellikle Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği gibi ülkelerin üye olduğu üst birliklerin öncülük ettiği pek çok çalışma, yüksek oranda ülkenin taraf olması ile küresel çapta uygulama alanı bulmuştur. Çocukların, savaş mağdurlarının, terörize edilen toplulukların, azınlıkların ve buna benzer grupların yanında aile içi şiddet ile kadınlara karşı uygulanan sistematik eşitsizliğin önlenmesi adına da pek çok ülkenin bir araya gelmesi sonucu hukuki çalışmalar gerçekleştirilmiştir.
İçindekiler
İstanbul Sözleşmesi Nedir?
İstanbul Sözleşmesi kaldırıldı başlıklı haberler ile bir dönem Türkiye’nin gündemine oturan sözleşme, 2011 tarihinde İstanbul’da taraf ülkelerin imzasına açılan ve 2014 yılında imza eden ülkelerde yürürlüğe giren; tam adı Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi olan bir milletlerarası hukuki akittir.
Sözleşme adını, görüşmelerin yapıldığı ve sözleşmenin imzaya ilk açıldığı şehrin İstanbul olması nedeniyle bu şekilde almıştır. İstanbul Sözleşmesi kadın ve kız çocuklarına karşı uygulanan her türlü şiddete karşı hukuki bir koruma sağlayan ilk milletlerarası sözleşme olması nedeniyle büyük önem arz etmektedir. Onaylayan 34 taraf ülkede ve Avrupa Birliği’nde yürürlükte olan İstanbul Sözleşmesi, geniş kapsamlı düzenlemeler ve önlemler içermesi ile taraf devletlerin uygulama standartlarına kılavuzluk etme görevini de üstlenmiştir.
İstanbul Sözleşmesi’nin Amacı, Kapsamı ve Önemi Nedir?
İstanbul Sözleşmesi’nin amacı, doğrudan sözleşmenin ilk maddesinde açıklanmıştır. Anılan sözleşmenin 1. maddesi ‘’Bu Sözleşmenin amaçları şunlardır: kadınları her türlü şiddetten korumak ve kadınlara yönelik şiddet ve ev içi şiddeti önlemek, kovuşturmak, ortadan kaldırmak; kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak ve, kadınların güçlendirilmesi yoluyla da dahil olmak üzere, kadın ve erkek arasındaki somut eşitliği teşvik etmek; kadınlara yönelik şiddet ve ev içi şiddet mağdurlarını korumak ve bu kişilere destek vermek için kapsamlı bir çerçeveyi, politikaları ve tedbirleri tasarlamak; kadınlara yönelik şiddet ve ev içi şiddeti ortadan kaldırmak amacıyla uluslararası işbirliğini güçlendirmek; kadınlara yönelik şiddet ve ev içi şiddeti ortadan kaldırmak üzere bütünsel bir yaklaşımı benimsemeye yönelik etkili bir işbirliği yapmaları için örgütlere ve kolluk kuvvetlerine destek ve yardım sağlamak.’’ açıklamalarına yer vererek sözleşmenin amacını belirtmiştir.
Sözleşme kapsamında taraf devletlerin kadınlara karşı meydana gelen şiddet eylemlerine ilişkin bir takım tedbirlerin alınması ile bu amaç doğrultusunda yapılması gereken standartların belirlenmesi söz konusudur. Bu sözleşme, hem kadına karşı şiddet konusunda milletlerarası yapılan ilk anlaşma olması nedeniyle hem de içeriğinde yer alan pozitif düzenlemelerin uygulanabilir oluşu ile oldukça önemlidir. Modern, güvenli ve müreffeh yaşam süren toplumların pek çoğu, ilgili sözleşmenin tarafları arasında yer almaktadır.
İstanbul Sözleşmesi ve Uluslararası Sözleşmelerin Normlar Hiyerarşisindeki Yeri
Yasal metinlerin birbirlerine karşı hiyerarşik ayrımına normlar hiyerarşisi adı verilir. Milletlerarası anlaşmalar, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 90. maddesinde yer alan ‘’Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.’’ hükmü ile kanunlar ile eşit bir konuma yerleştirilmiştir. Bu eşitlikte kanunlar ile milletlerarası anlaşmaların çelişmesi halinde ise milletlerarası anlaşmaların içerdiği hükümlerin esas alınacak olması, bu eşitliğin İstanbul Sözleşmesi ve benzeri anlaşmalar lehine düzenlendiğini açıklamaktadır.
İstanbul Sözleşmesi’nin Taraf Devletlere Yüklediği Yasal Yükümlülükler Nelerdir?
İstanbul Sözleşmesinin maddeleri, taraf devletlere geniş kapsamlı yasal yükümlülükler yüklemektedir. Taraf devletlerin şiddetin önlenmesi konusunda gerekli özeni göstermesi, toplumsal cinsiyet eşitliğinin esas alınması ile bu yöndeki düzenin tesis edilmesi yönünde çalışmalar yapılması, kadına karşı şiddete yönelik farkındalığın artırılması ve bu hususlarda yeterli bütçenin ayrılması, şiddet mağdurlarının faydalanabileceği acil destek hizmetlerinin yaygınlaştırılması, mağdurların ve faillerin topluma kazandırılması için uzman desteği sağlanması gibi çok çeşitli alanlarda devletlerin yasal yükümlülüklerinin bulunduğunu belirleyen sözleşme, kadınlara karşı olan adaletsizliklerin son bulmasını amaç edinmiştir.
İstanbul Sözleşmesi’nde Kadına Yönelik Şiddet Ne Demektir?
İstanbul Sözleşmesi detayları incelendiğinde kadına yönelik şiddet tabirinin kamusal ya da özel alanlarda meydana gelen, kadınlara fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik acı veya ıstırap veren veya verebilecek olan; toplumsal cinsiyete dayalı her türlü eylem veya bu tür eylemlerle tehdit etme, zorlama veya keyfi olarak özgürlükten yoksun bırakma ile neticelenen; doğrudan kadınlara karşı ve yalnızca kadın oldukları için uygulanan bir şiddet türü olarak belirlenebilecektir.
İstanbul Sözleşmesi’nde Aile İçi Şiddet Ne Demektir?
İstanbul Sözleşmesi taraf ülkeler bütünüyle bir aile içi şiddet tanımını da kabul etmektedir. Buna göre aile içi şiddet kavramı, İstanbul Sözleşmesi’nin 3. maddesinde ‘’mağdur faille aynı haneyi paylaşsa da paylaşmasa da, aile veya hanede, eski veya şimdiki eşler ya da partnerler arasında meydana gelen her türlü fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddet anlamına gelir.’’ şeklinde tanımlanmıştır.
İstanbul Sözleşmesi’nin Yaptırım Öngördüğü Davranışlar Nelerdir?
İlgili sözleşme, tarafı olan devletlerin kadınlara karşı işlenen fiziksel, ekonomik, psikolojik ve cinsel şekillerde vuku bulan her çeşitte şiddet eylemini yaptırıma bağlanması gereken yasak eylemler olarak belirlemiştir.
İstanbul Sözleşmesi imzalamayan ülkeler ise sözleşmeyle bağlı olmasa dahi bazı konularda kadınlara yönelik şiddet eylemlerinin yaptırımlarında caydırıcılığın sağlanması adına düzenlemelerde bulunmuştur. Örneğin sözleşmenin yürürlükte olmadığı Türkiye’de, kadına karşı işlenen fiziksel şiddet eylemlerinde failin cezası, ilgili eylemin temel cezası üzerinde artırım uygulanarak tesis edilmektedir.
İstanbul Sözleşmesi ile Şiddet Mağduru Kadınlara Sağlanan Hukuki Korumalar
İstanbul Sözleşmesi, şiddete maruz bırakılan kadınların hukuki olarak korunması amacıyla taraf devletlere kılavuzluk etme görevini üstlenmektedir. Buna göre kadınların sığınabilecekleri yerlerin hazırlanması ile birlikte maddi ve manevi desteğe erişimlerinin sağlanması, şiddet faillerinin cezalandırılmaları ile rehabilite edilmelerine yönelik politikaların geliştirilmesi, mağdurların ihtiyaçlarına erişimlerinin kolaylaştırılması gibi koruma yöntemleri sözleşme içeriğinde kendisine yer bulmuştur.
İstanbul Sözleşmesi’nden Çıkma Kararına İlişkin Öne Sürülen Nedenler
İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasına yönelik öne sürülen sebeplerin başında, sözleşme metninde yer alan cinsiyet eşitliği, cinsel yönelim gibi kavramların eşcinselliği yücelttiği ve Türkiye’de bulunan kültüre aykırı olduğu beyanları gelmektedir.
Bununla birlikte kadınların, anılan sözleşme ile getirilen düzenlemeler vasıtası ile beyan üzerine erkekleri mağdur edebileceklerinden bahseden kesimler de görülmüştür. Fakat sözleşmeye karşıt görüşteki tarafların, sözleşmenin metninden ve içeriğinden daha çok bağlam kargaşasına düştükleri ve asıl amacı incelemekten ziyade gerçeğe aykırı olan farklı düşünceleri ileri sürdükleri söylenebilir.
İstanbul Sözleşmesi’nden Çıkma Kararından Sonra Ne Oldu?
İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararına karşı yapılan yürütmenin durdurulması talepli hukuki girişim sonuçsuz kalmıştır. Sözleşmeden çekilme kararından bu yana pek çok toplumsal örgüt, eylem ve fikirleri ile anılan karara karşı muhalefetini sürdürmektedir.
Çekilmenin ardından kadına karşı şiddetin ve kadın ölümlerinin azalmadığı ve hatta aksine arttığının gözlemlenmesi mümkündür. Hukuki metinler, anlaşılması ve yorumlanması vatandaşlar tarafından zor olan kompleks yazıtlardır. Sinan Eroğlu Hukuk ve Danışmanlık Ofisi, her türlü hukuki ihtiyaca cevap veren uzman kadrosu ile hizmet vermeye devam etmektedir.