İnançlı İşlem Nedeniyle Tapu İptali ve Tescil Davası
İnançlı işlem kavramı, Türk Hukuku’nda kanunlar bazında yer bulmuş bir düzenleme olmasa da Roma Hukuku’ndan kalma bir miras olarak hukukun bazı dallarında sıklıkla görülmektedir. Özellikle yüksek yargı kararlarında pek çok kez atıf yapılan bu işlem türü, bir kazandırmanın teminat amacıyla karşılıklı güven ilişkisi temelli olarak yapılmasını ifade eder. Daha açık bir ifade ile inançlı işlem, inanan kişi ile inanılan arasında gerçekleşen ve inanan kişinin inanılana bir hak veya malı belirli koşullar gerçekleştiğinde geri iade edeceğine inanarak teslim etmesidir.
Bu işlemde inanan, geri iade edileceğine güvenerek bir malı veya hakkı teslim eden kimse; inanılan ise belirlenen koşulların gerçekleşmesi halinde teslim aldığı şeyi inanana geri iade etme borcunu üstlenen kimseye denir. Esasında sıklıkla halk arasında karşılaşılan ve birbiriyle yakın kimselerin aralarında gerçekleştirdiği bir işlem türü olan inançlı işlemler, ispatı zor olması ve hukuken kanuni bir zemine tabi olmaması nedeniyle zaman zaman uyuşmazlıklara konu olabilmektedir. İnançlı işlemin konusu olan mal, çoğunlukla bir taşınmazdır. Bundandır ki inançlı işleme dayalı tapu iptali ve tescil davası olarak anılan dava ortaya çıkmıştır.
İçindekiler
İnançlı İşlem Nedeniyle Tapu İptali ve Tescil Davası Nedir?
Tapu iptali ve tescil davaları, doğrudan kamu düzenine ilişkindir. Mülkiyet hakkı yalnızca hak sahiplerini değil tüm toplumu ilgilendirir. İnançlı işlemin tanımı yazının başında açıklanmıştır. Buna göre inançlı işleme konu olan bir taşınmaz devri, işlemin gereğince inanılan tarafından iade edilmediği takdirde tapu devrinin geçersizliği söz konusu olacaktır. Bunun nedeni ise, inananın ilgili taşınmazı inanılana devretmesinin altında yatan temel iradenin belirli şartların gerçekleşmesi halinde taşınmazın kendisine geri iade edilecek olmasıdır.
İnançlı işlem tapu iptal ve tescil, kanuni bir düzenlemeye tabi tutulmasa da yüksek yargı içtihatları ile düzenlenmiş ve hukuk öğretisinde geniş bir yer bulmuştur. Davanın ve dava ile talep edilecek işlemin genel hatlarıyla ne olduğu, Yargıtay 7. Hukuk Dairesi’nin 22.09.2021 tarihli 2021/1131 E. ve 2021/983 K. sayılı ilamında ‘’…İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir…’’ şeklinde açıklanmıştır. Bu doğrultuda temeli 1940’lı yıllara kadar uzanan istikrarlı Yargıtay kararlarına ulaşmak mümkündür. İnançlı işleme ilişkin Türk hukukunda halen yürürlükte olan en eski kaynak, 05.02.1947 tarihli 1945/20 E. ve 1947/6 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu kararıdır.
İnançlı işlem kavramı, yapı olarak oldukça benzemesine rağmen muvazaa kavramı ile karıştırılmamalıdır. Muvazaada tapu devri amaçlanırken görünüşte iradenin farklılığı ortaya çıkmakta iken inançlı işlemde tapunun devri yalnızca bir vasıtadır. İnanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, bir dava olarak aynı türdeki diğer tapu iptali ve tescil davalarından bu sebeplerle bazı farklılıklara sahiptir.
İnanılan tarafından tapunun üçüncü kişilere devri halinde, devralan üçüncü kişinin iyi niyetli olup olmadığı hususu gündeme gelecektir. Bu sebeple açılan tapu iptal ve tescil davalarında görevli mahkeme, genel görevli mahkemeler olan asliye hukuk mahkemeleridir. Yetki kuralı ise kesin olup taşınmazın bulunduğu yerdeki mahkemeler yetkilidir.
İnançlı İşlem Nedeniyle Tapu İptali ve Tescil Davası Tarafları
İnanç sözleşmesinin tarafları hukuk öğretisinde inanan ve inanılan olarak belirlenmiştir. İnanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil davası tarafları da inanç sözleşmesinin tarafları ile bire bir aynı olacaktır. İlgili davayı açan davacı taraf, iade edileceğine inanarak kendisine ait tapunun devrine muvafakat gösteren inanandır. Husumet yöneltilen davalı taraf ise, inanç sözleşmesine konu şartların gerçekleşmesinin ardından devraldığı tapuyu inanana geri vermesi gereken inanılandır. Davaya konu olan taşınmaz ise inanç konusu şey olarak anılmaktadır.
İnançlı İşlem Nedeniyle Tapu İptali ve Tescil Davası İspat
İnançlı işleme dayanan bir hukuki iddianın nasıl ispat edileceği hususu tartışmalıdır. Bunun nedeni ise inanç sözleşmesinin esasında kişiler arasında var olan bir güvenin ürünü olarak hayat buluyor olmasıdır. Tapu devri, resmi şekil şartıyla bağlı olan ve tapu müdürlüğünde yetkili bir memur önünde yazılı olarak imzalanan bir sözleşme ile gerçekleşen bir işlemdir. İnanç sözleşmesinin de tapu devrinin ardından ispatı gündeme geldiğinde yazılı olarak yapılması aranır. Fakat inanç sözleşmeleri, mahiyeti gereği ikili ilişkinin verdiği güvene dayanılarak sözlü olarak yapıldığından bu noktada farklı bir uygulamanın da mevcut olduğundan bahsetmek mümkündür.
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 03.11.2021 tarihli 2021/2312 E. ve 2021/6406 K. sayılı ilamı ‘’…05.02.1947 tarihli 20/6 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı uyarınca, inançlı işleme dayalı iddianın, şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi yok ise ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi birtakım belgeler var ise bunların delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği sabittir. Şayet delil başlangıcı sayılacak böylesi bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme hakkı olduğu da şüphesizdir…’’ hükmünü içermektedir.
İstikrarlı Yargıtay uygulamasına göre inanç sözleşmesi tapu iptali gündeme geldiğinde mahkeme tarafından ilk olarak yazılı bir sözleşmenin varlığı aranacak, eğer böyle bir sözleşme yoksa taraflar arasında gerçekleşen mektup, mesaj, banka dekontları gibi delil başlangıcı niteliğindeki şeylerin değerlendirilmesi ile iddianın her türlü delille ispat edilebilmesi gündeme gelecektir. Delil başlangıcı olarak tanımlanabilecek bir evrakın varlığı halinde davada tanık anlatımlarının dinlenmesi ile de karar verilebilir. Karşı tarafa yemin teklif edilmesi ise her aşamada mümkündür. Bu nitelikteki belgeler mahkeme tarafından taşıdıkları hukuki değer, inanç sözleşmesi ile ilişkileri ve kanuni olarak yazılı delil başlangıcı şeklinde kabul edilebilirliki kriterleri göz önüne alınarak değerlendirilecektir. Bu sebeple böylesi bir tapu devri gerçekleştirecekseniz ilişkiye dair her türlü delili saklamanız, bir uyuşmazlığın meydana gelmesi halinde lehinize olacaktır.
İnançlı İşlem Nedeniyle Tapu İptali ve Tescil Davasında Zaman Aşımı
İnançlı işleme dayalı tapu iptal ve tescil davası zaman aşımı, davaya ilişkin diğer pek çok detay gibi Yargıtay kararları ile düzenlenmiştir. Türk hukukunda alacaklara ilişkin uygulanan genel zaman aşımı kuralı 10 yıldır. İstikrarlı Yargıtay uygulamaları ile inançlı işlemden kaynaklı tapu iptali davalarında da bu genel kuralın uygulanması kararlaştırılmıştır. Bu sebeple tapu iptaline ilişkin hak talebinizi dava yolu ile talep etmek istiyorsanız, mutlaka ilk devrin üstünden geçen 10 yıllık sürenin içerisinde mahkemeye başvurmanız gerekmektedir.
Tapu davaları titizlikle yönetilmesi gereken hukuki süreçlerdir. Herhangi bir hak kaybına uğramamak ve mağduriyetinizi gidermek için sürece hakim avukatlardan destek almanız tavsiye edilir. Tapu iptal ve tescil davası süreciniz hakkında her türlü soru, sorun ve yargılama süreçlerinize ilişkin danışmanlık hizmeti için gayrimenkul hukuku alanında uzman kadrosu ile hizmet veren Sinan Eroğlu Hukuk ve Danışmanlık Ofisi’nden destek alabilirsiniz.