Hukuka Uygunluk Nedenleri Ne Demek?
Ceza hukukunun gelişme aşamalarında hukukçular, suç ve cezanın herkesin uymak zorunda olduğu ve herkesin kolaylıkla erişebileceği yasalarla düzenlenmesi gerektiği kanısına varmıştır. Bu süreç içerisinde bir suçun gerçekleştiğinin nasıl belirleneceği problemi ile karşılaşılmış ve her suçun, önceden belirlenebilen unsurlarının bir olayda meydana gelmiş olması ile suç işlendiğinin belirlenmesi şeklindeki sonuca ulaşılmıştır.
Türkiye’de istisnai durumlar haricinde suç ve cezalar, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda belirlenmiş olup kanunda yer alan her suçun belirli unsurları mevcuttur. Kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi, Türk Ceza Hukuku’nun en önemli esaslarından birisidir ve bu doğrultuda TCK’da yer alan her suçun gerekçeleri ile unsurları da belirlenmiştir.
Türk hukukunda düzenlenmiş olan suçların unsurları genel unsurlar ve özel unsurlar olarak ikiye ayrılır. Özel unsurlar suçtan suça değişkenlik gösterir. Genel unsurlar ise her suç için aranan temel unsurlardır. Bunlar suçun maddi unsuru, manevi unsuru ve hukuka aykırılık unsuru olarak üçe ayrılır. Maddi ve manevi unsurlar doğrudan suçu işleyen kişi ile ilgili iken hukuka aykırılık unsuru hukuk düzeni ile ilişkilidir. Hukuka aykırılık, işlenen bir fiilin uygulamada olan yasal düzenlemelere aykırı olması şeklinde tanımlanabilir.
Hukuka Uygunluk Nedenleri Ne Demek?
Kanunla düzenlenmiş suçlara konu eylemlerin, ilk bakışta doğal olarak hukuka aykırılık da teşkil ettiği düşünülmektedir. Hukuka uygunluk nedenleri adı verilen kavram ise bunun istisnasıdır. Kişi; zorunda kaldığından, kendini ve çevresindekileri savunmak mecburiyetinde olduğundan, yerine getirdiği görevin gerekliliğinden, bir hakkını kullanmasının hukuka aykırılık teşkil eden bir fiilin işlenmesini mecbur kılmasından veya fiilden etkilenen kişinin rızasının mevcudiyetinden dolayı hukuka aykırı olan bir fiili gerçekleştirmek durumunda kalabilir.
Bu gibi durumlarda kişinin, suça konu fiili bilerek ve isteyerek işleyen faillerle aynı şekilde cezalandırılması adalete ve vicdana aykırı olacaktır. Bu sebepten doğan, suça konu fiillerin unsurlarından olan hukuka aykırılığı ortadan kaldırarak yasal ve meşru bir zemine oturtan nedenlere hukuka uygunluk nedenleri adı verilmektedir.
TCK’da Hukuka Uygunluk Nedenleri Nelerdir?
TCK hukuka uygunluk nedenleri, 4 ana başlık altında düzenlenmiştir. Türk Ceza Kanunu’nun 24. maddesinde ‘kanunun hükmünü yerine getirme’, 25. maddesinde ‘meşru savunma’, 26. maddesinin ilk fıkrasında ‘hakkın kullanılması’ ve ikinci fıkrasında ‘ilgilinin rızası’ halleri Türk ceza hukuku hukuka uygunluk nedenleri olarak belirlenmiştir.
Kanunun hükmünü yerine getirme: Amirin emri olarak da anılan TCK’nin 24. maddesi “Kanunun hükmünü yerine getiren kimseye ceza verilmez…’’ hükmünü içermektedir. Buna göre olağan koşullarda suç teşkil edecek bir kişinin gerçekleştirdiği fiil, kanun hükmünden kaynaklanıyor ise hukuka uygunluk teşkil edecektir. Örneğin bir polis memurunun yakalama kararını yerine getirmesi, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işlediği anlamına gelmez. Olağan koşullarda bir kişinin iradesi dışında alıkoyulması suç teşkil etse de TCK’nin 24. maddesi uyarınca kanundan doğan eylemler hukuka uygunluk nedeni olarak belirlenmiştir.
Meşru Savunma (Müdafaa): TCK’nin 25. maddesi ile düzenlenen meşru savunma ve zorunluluk halleri, hukuka uygunluk nedenlerinin halk arasında en çok tartışılan ve soru işareti bulunan maddesidir. İlgili madde “Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez…’’ hükmünü içermektedir. Meşru savunmadan söz etmek için bir saldırı bulunmalı, bu saldırı kaçınılmaz bir şekilde olmalı, kişinin savunma yapma zorunluluğunu gerektirmeli ve savunma doğrudan saldırıyı gerçekleştirene karşı orantılı bir biçimde yapılmalıdır. Meşru savunma, kişinin kendisi veya bir başkasına yönelik saldırılara karşı yöneltilebilen bir hukuka uygunluk nedenidir. Savunmanın saldırı ile aynı zaman diliminde gerçekleşmesi şart olup orantılı olmaması halinde hukuka uygunluktan söz edilemeyecektir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında,
benzer doğrultudaki zorunluluk hali de hukuka uygunluk nedeni olarak düzenlenmiştir.
Bir hakkın kullanılması: TCK’nin 26. maddesinin ilk fıkrasında düzenlenen hakkın kullanılması, hukuka uygunluk nedenlerinden biri olarak belirlenmiştir. Hukuk düzeni, bazı durumlarda normal şartlar altında suç teşkil edecek fiillerin hak kullanımı kapsamında hukuka uygun kabul edilmesi kararlaştırılmıştır. Örneğin bir gazetecinin kamuyu aydınlatma görevi dahilinde bir vakayı haberleştirmesi, özel hayatın gizliliği suçunu veya kişisel verilerin yayılması suçunu oluşturmaz. Burada aranan şartlardan ilki hukuken korunan bir hakkın var olmasıdır. Bununla birlikte bu hakkın kullanılması için herhangi bir yere başvuru yapılmasının gerekmemesi, hakkın doğrudan kullanılabilir olması gerekir. Orantılı ve ölçülülük bu kapsamda da aranan şartlardan biridir.
İlgilinin rızası: Kanun ile suç olarak belirlenmiş eylemlerin bazı durumlarda zarar görenin rızasının bulunması halinde hukuka uygun olduğunun kabul edileceği düzenlenmiştir. TCK’nin 26. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan bu düzenlemeye göre üzerinde tasarruf edilebilir bir hak ile ilgili olarak ayırt etme gücüne sahip bir kişinin rızasının var olması halinde gerçekleştirilen fiil hukuka aykırı olsa dahi hukuka uygun kabul edilir. Örneğin yaşam hakkı, hukukumuzda kişilerin rızasına bırakılmamış bir hak olduğundan bir kişinin rızası olsa dahi öldürülmesi hukuka uygun kabul edilmez.
Uluslararası Suçlarda Hukuka Uygunluk Nedenleri
Küreselleşme ile birlikte uluslararası suç tanımı ortaya çıkmış ve Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü (Roma Statüsü) bu bağlamda düzenlenmiştir. Türkiye, bu statüye taraf olmamakla birlikte Uluslararası Ceza Divanı’nın faaliyetlerini takip eder ve ilke olarak benimser. Roma statüsüne göre uluslararası suçlarda uygulanacak hukuka uygunluk nedenleri amirin emrinin yerine getirilmesi, meşru savunma hali ve zorunluluk hali olarak düzenlenmiştir.
Amirin emrinin yerine getirilmesi: Türk hukukunda da hukuka uygunluk nedenlerinden biri olan amirin emri, UCMS’nin 33. maddesi ile uluslararası bir hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilmiştir. Burada suça konu bir fiili işleyen kişinin üst makamlarca kendisine verilen emre uymasının kanuni bir zorunluluktan doğması, işlediği fiilin hukuka aykırı olduğunu bilemeyecek durumda olması ve emrin açıkça kanunsuz olmaması gerekir. Tüm bu şartların bir arada bulunması halinde şahsın gerçekleştirdiği fiil hukuka uygunluk teşkil eder.
Meşru savunma: TCK’nin 25. maddesinde yer alan meşru savunma, UCMS 31/1-c maddesinde kendisine yer bulmuştur. Roma statüsünde de meşru müdafaanın varlığı için Türk hukukuyla bire bir aynı şartların varlığının arandığı söylenebilir.
Zorunluluk hali: Kendi kusuru olmaksızın karşı karşıya kaldığı tehlike anında kendisini veya bir başkasını kurtarmak adına hukuka aykırı bir fiil işlenmesine zorunluluk hali adı verilir. TCK’nin 26. maddesinde kendisine yer bulan zorunluluk hali, uluslararası bir hukuka uygunluk nedeni olarak da kabul edilmiştir. Bir diğer tanımla zorunluluk hali bir kimsenin, kendisiyle bağlantısız olarak meydana gelen tehlikeyi def etmek adına bir başkasının hukuksal hak ve değerlerini ihlal edebilmesi yetkisidir. Örneğin bir çığ felaketinden korunmak adına yakındaki bir evin kapısını kırarak içine sığınan kişi, zorunluluk halinden yararlanabilecektir.
Siz de hukuka uygunluk nedenleri ile ilgili sorularınız ve yargılama süreçleriniz hakkında danışmanlık hizmeti almak için ceza hukuku alanında uzman kadrosu ile hizmet veren Sinan Eroğlu Hukuk ve Danışmanlık Ofisi’nden destek alabilirsiniz.